7 Kasım 2010 Pazar

Assos ve Filozofları

Tarih Boyunca Assos
Assos(Behramkale), günümüzde Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde, antik Truva(Troad) yarımadasının güneyinde deniz kıyısında bir yerleşim yeri. Truva yarımadasında İlk Tunç Çağı başlarından itibaren (M.Ö. 3000), Assos’da ise M.Ö. 2000’li yıllardan itibaren yerleşim olduğunu biliyoruz. Antik Çağın coğrafyacısı Amasyalı Strabon, Assos’a M.Ö. 7. yüzyılda Midilli(Lesbos) adasının Midilli(Methymna) şehrinden toplu göçler olduğundan söz ediyor. Assos bu tarihlerden itibaren yaklaşık 2700 yıldır önemli bir yerleşim yeri olarak varlığını sürdürmektedir.

Homeros İliada’da, Truva yarımadasının güneyinde yaşayanların Lelegler olduğundan, Truva savaşları sırasında(M.Ö. 1200’lü yıllar) bölge sakinlerinin denizcilik yaptıklarından ve savaşçı bir halk olduklarından söz eder. Strabon da aynı bilgiyi doğrular ve Baba Burnu’ndan(Lecton) Kaz Dağına(İda) kadar uzanan bölgede Leleglerin yaşadığını belirtir. İliada’da, Agamemnon tarafından öldürülen Elastos’un Tuzla Çayı(Satnioeis) kıyısındaki sarp tepenin üzerindeki Pedasos’da yaşadığı, kızı Laothoe’yi büyük bir çeyizle Truva kralı Priamos’a eş olarak veren Leleg kralı Altes’in de yine Tuzla Çayı kıyısındaki yüksek Pedasos’da oturduğu anlatılır. İki tanım da yer olarak bugünkü Assos’u işaret etmektedir. Ayrıca İliada’da Truva yarımadasındaki hemen tüm yerleşim yerlerinin adı geçerken Assos adından hiç söz edilmez. Tüm bunlar bize Assos’un, İlk Çağlarda Pedasos olarak anılan yer olduğunu ve zaman içinde Pedasos adının Assos’a dönüştüğünü düşündürmektedir.

M.Ö. 560 tarihinde Lydiyalılar’ın eline geçtiğinde Assos artık Edremit Körfezinin kuzeyindeki en güçlü ve önemli kenttir. Kentin zenginliğinin Atarneus ile Bergama arasında bulunan zengin gümüş ve demir madenlerinden geldiği söylenir. Yöredeki Lydia egemenliğine M.Ö. 546 yılında tüm batı Anadolu’yu da hakimiyet altına alan Persler son vermiştir. Bölgeyi atadıkları “Satrap”larla yöneten eden Perslerin egemenliğine ise, daha sonra tüm bölge ile birlikte Assos’u da yönetimine katan Makedonya Kralı Büyük İskender(Alexandros) son vermiştir. Pers egemenliği döneminde M.Ö. 478’de Assos yıllık 1 Talent(26 kg Gümüş) aidatla İonia-Aiolia bölgesi kentleri olan Foça(Phokaia), Samos, Sığacık(Teos), Çandarlı(Pitane), Milet(Miletos) ve Midilli(Lesbos) tarafından oluşturulan kıyı kentleri birliğinin kurucu üyesi olmuştur.

M.Ö. 387 yılında Pers kralı III. Artaxerxes egemenliği döneminde Marmaralı(Bithynia) bir banker olan Eubolos kendini Atarneus(Dikili) ve Assos kentlerinin hakimi olarak ilan etti. Eubolos'un ölümünden sonra eski kölesi Hermeias yönetime geçti. Bazı kaynaklar Hermeias'ın Eubolos'u öldürerek yönetimi ele geçirdiğini yazar. Hermeias’ın M.Ö. 341 yılında tuzağa düşürülerek öldürülmesinden kısa bir süre sonra Kocabaş(Granikos) Çayı kenarında M.Ö. 334 yılı yazında yapılan savaşta Persleri ağır bir yenilgiye uğratan Büyük İskender tüm bölgeyi egemenliği altına aldı. Büyük İskenderin ölümünden sonra imparatorluğun dağılma döneminde bölge 60 yıl kadar Galyalıların egemenliğinde kaldı. M.Ö. 241 yılında Assoslular, Bergama kralları II. Eumenes ve Attalos ile güç birliği yaparak haraç ödemeyi reddettiler ve Galyalılar’ı bölgeden çıkardılar. Daha sonra Bergama egemenlik alanına giren Assos, M.Ö. 133’te III. Attalos vasiyetiyle Bergama ile birlikte Roma İmparatorluğu’na katıldı.

Roma çağında eyaletler arasında gruplar oluşturulduğunda Assos, Edremit(Adramyttion), Mysia ve Truva bölgeleri ile birlikte aynı grupta yer aldı. Bizans çağında ise gruplar yeniden belirlendiğinde Assos, Edremit, Altınoluk(Antandros), Küçükkuyu(Gargara) kentleri ile birlikte Asya Eyaletine bağlanmıştır. Kentin bugünkü adı olan Behram, bu dönemde Assos’a görevli olarak tayin edilen Bizanslı subay Makhrames’in adının değişmiş şekli olabilir.

Bizans egemenliği döneminde, daha Selçuklular zamanında bölgeye göçebe Oğuz boyları yerleşmişti. Osmanlılar, Osman bey ve Orhan bey zamanından itibaren bölgeyi baskı altına tutmuşlar. Sultan I. Murat zamanında, 1330 yılından itibaren bölge kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Bugünkü Behramkale
Denize 238 metre yükseklikten bakan tepede bulunan ve kalıntıları bugün de görülebilen Athena Tapınağı, M.Ö. 540-525 yıllarında, Assos Pers İmparatorluğu’nun yönetimi altında olduğu dönemde yapılmış. Bugünkü Behramkale köyü ile iç içe geçen kalıntılar, eski çağlardan itibaren alınan taşların ve sütunların köy evlerinde ve çevredeki başka yapıların inşaatlarında kullanılmasıyla büyük oranda yok olmuş. Athena tapınağında ve antik şehirde 1881-3 yıllarında J. Thacher Clarke yönetiminde Amerikan Arkeoloji Heyeti tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eserler ABD ve Osmanlı devletleri arasında paylaşılmış. Amerika’ya götürülen eserler bugün Boston müzesinde, daha önce Fransızlar tarafından ortaya çıkarılan bazı eserler ise Louvre müzesindedir. Türklere bırakılan antik parçalar İstanbul ve Çanakkale Arkeoloji Müzelerinde sergilenmektedir. Bugüne tapınaktan yerinde sadece temeller ve bazı sütunlar kalmıştır. Kazılar sırasında ortaya çıkarıldığı bilinen tapınağın taban mozaikleri bugün kayıptır.

Tepenin Edremit körfezine bakan yamacında antik şehir merkezi Agora, Doğu-Batı yönünde uzanan Kuzey ve Güney Stoa, Agora Tapınağı, Bouleuterion(Şehir Meclisi Binası) ve Gymnasium(Okul) ile bunların biraz aşağısında 2500 kişilik Antik Tiyatro yer alıyor. Üstün bir taş işçiliği ile yapılmış şehir surlarının büyük kısmı ve birbirlerinden farklı tarzlarda inşa edilmiş şehir kapıları bugün hala oldukça sağlam bir durumdadır. Günümüzde yapıların temel taşlarından başka fazla bir kalıntı görülemeyen yerleşim alanında 1980-2005 yıllarında Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu yönetiminde kazılar ve restorasyon çalışmaları yapılmış. 2005 yılında ölen Prof. Ümit Serdaroğlu, vasiyeti üzerine Behramkale köy mezarlığına gömülmüştür. 2006 yılından itibaren kazılar Çanakkale Üniversitesinden Doç. Dr. Nurettin Arslan’nın yönetiminde sürdürülmektedir.

Aristoteles’in Assos’da Konukluğu
Assos’un, Aristoteles’in yaşamında önemli bir yeri vardır. Makadonya Kralı’nın özel doktoru olan babası Nikomahos, Aristoteles daha çocukken ölünce, ablasının kocası Atarneus’lu Proxenus, küçük Aristo’yu korumasına alarak bakımını ve eğitimini üstlenmişti. Aristoteles 17 yaşındayken eğitim için Atina’ya gönderildi ve o devirde en iyi eğitimin verildiği okul olan Academia’ya girdi. Platon’un özellikle takdir ettiği başarılı bir öğrenci oldu. Academia’da bulunduğu süre içinde üstün zekası ile öğrencilikten eğiticiliğe yükselmişti. Platon ona, “okulun beyni” adını takmıştı.

Platon M.Ö. 347 yılında ölünce, Aristoteles, M.Ö. 366 yılından beri yaklaşık 20 yıldır mensubu olduğu Academia’da daha fazla kalmak istemedi. Ayrılma isteğinin kaynağı, okulun başına kendisinin değil de Platon’un yeğeni Speusippos’un geçmesi veya o günlerde Atina ile Makedonya arasındaki ilişkilerin gerginleşmesi olabilir. Atinalılar tarafından Makedonya sarayına yakın olduğu düşünüldüğü için kendini tehdit altında hisseden Aristoteles, o sıralarda Atarneus-Assos birliğinin yöneticiliğini yapan eski okul arkadaşı Hermeias’ın davetini kabul etti ve yine okuldan arkadaşı Chalcedon’lu(Kadıköy) Xenocrates ile birlikte Assos’a geldi. Aristoteles ve Xenocrates Assos’da üç yıl kaldılar. Bu süre içinde burada kurdukları okulda dersler verdiler. Aristoteles Assos’da ve buradan gittiği Lesbos adasında deniz canlıları üzerinde çok detaylı gözlemler yaptı ve bu bilgileri kullanarak daha sonra yazacağı zooloji ve biyoloji kitaplarının içeriğini oluşturdu, canlıların sınıflandırılması ile ilgili düşüncelerini geliştirdi.

Aristoteles, Assos’da kaldığı süre içinde daha sonra ilk eşi olacak Pythias ile tanıştı. Pythias’ın Hermeias ile akrabalık ilişkisi hakkında rivayet muhtelif; Değişik kaymaklarda Pythias’ın Hermeias’ın cariyesi, kız kardeşi, yeğeni, evlatlığı, evlat edindiği yeğeni olduğu yönünde yorumlar var. Aristoteles’in, Pythias’ı evlenme yaşına gelene kadar beklediği anlaşılıyor. Aristoteles, M.Ö. 340 yılında Pythias ile evlendi ve ondan yine Pythias adını verdiği bir kızı oldu. Hem anne Pythias hem de kızı Aristoteles’den önce ölmüş olmalılar, Aristoteles vasiyetinde eşi Pythias’in kemiklerinin bulunduğu yerden alınarak kendisi ile birlikte gömülmesini istemiş.

Aristoteles, M.Ö. 342’de dönemin Makedonya kralı II. Philippos’un, oğlu İskender'in eğitmeni olması davetini kabul ederek Acedemia’dan arkadaşı olan ve kendisini yerlisi olduğu Lesbos adasında bir yıl ağırlayan arkadaşı Theophasto ile birlikte Makedonya’nın başkenti olan Pella’ya gitti.

Atarneus’lu Hermeias
Hermeias’ın, Atarneus tiranı banker Eubolos'un kölesi olduğunu, gençlik yıllarında Acedemia’da felsefe eğitimi aldığını, daha sonra özgürlüğünü kazandığını ve M.Ö. 351’de eski efendisinin yerine şehrinin yöneticiliğini üstlendiğini biliyoruz. Bazı kaynaklarda Hermeias’ın ruhun ölümsüzlüğü üzerine şimdi kayıp olan bir kitabının olduğu belirtiliyor. Antik Çağın felsefe magazini yazarı Diogenes Laertios, Hermieas’ın Aristoteles’in sevgilisi olduğu dedikodusunun yapıldığını söylüyor. Yine birçok kaynakta Hermieas’ın hadım olduğundan söz ediliyor.

 Hermeias’ın yöneticiliği döneminde Atarneus’un komşu şehri Assos ile bir yönetim birliği kuruldu. Bu dönemde Atarneus ve Assos şehirleri M.Ö. 342’de, bölgenin hakimi olan Perslere karşı ayaklanmaya katıldı. Bunun üzerine Pers hükümdarı III. Artaxerxes işbirlikçisi Rodos’lu Memnon’u isyankar kıyı şehirlerini yeniden denetim altına almakla görevlendirdi. Memnon, ateşkes görüşmesi yapmak bahanesiyle davet ettiği Hermias’ı tuzağa düşürerek esir aldı ve onu zincirleyerek Pers kralına, Susa’ya gönderdi. Burada Hermeias’a, muhtemelen Makedonya Kralı II. Phillip’in doğuyu istila planları hakkında bilgi alabilmek amacıyla, ağır işkenceler yapıldı ve Hermeias sonunda çarmıha gerilerek öldürüldü. Hermeias, M.Ö. 341’de işkence altında ölürken “Arkadaşlara söyleyin, felsefe adına utanç verici veya küçültücü hiçbir davranışta bulunmadım” dedi. Aristoteles, sevgili dostu Hermeias’ın ölümü üzerine Yunanistan’da Delphi tapınağına onun bir büstünü dikti ve anısına onu öven bir ilahi yazdı.

Assos’lu Cleanthes
Assos’lu Phanias oğlu Cleanthes M.Ö. 331-230 yıllarında yaşadı. Hayatı hakkındaki bilginin hemen hepsini Diogenes Laertios’dan öğreniyoruz. Cleantes eski bir boksördü, muhtemelen Assos’da daha önce bir okul açan Aristoteles’in yarattığı havadan esinlenerek cebinde dört Drahme ile felsefe öğrenimi yapmak amacıyla M.Ö. 281 yılında Atina’ya geldi. O sırada Atina’da eğitim veren diğer okulları da inceledikten sonra Stoalı Zeno’nun öğrencisi olmaya karar verdi. Geçimini sağlamak ve derslerin bedelini ödemek için geceleri amelelik ve su taşıma işlerinde çalışırdı. Zeno’nun M.Ö. 262 yılında ölümünden sonra Cleanthes, hocasının arzusuna uygun olarak Stoa okulunun başına geçti ve ölümüne kadar 32 yıl bu görevi sürdürdü. Diogenes Laertios, Cleanthes’in çeşitli felsefe konularında yazdığı 50’den fazla kitabının isimlerini veriyor ancak bu kitapların hiçbiri ne yazık ki günümüze ulaşmamış. Cleanthes, çok yaratıcı bir filozof sayılmamasına rağmen hocasının doktrinini sadakatle korudu ve öğrencilerine aktardı. Öğrencilerinden Chrysippus, sadece Stoa düşüncesinin değil antik çağın en özgün ve önemli filozoflarından biri oldu. Cleanthes’den günümüze bazı fragmanlar dışında sadece Zeus’a İlahi, “Hymn to Zeus” adındaki şiiri kalmıştır.

Kaynaklar
• Serdaroğlu, Prof. Dr. Ümit, “Behramkale Assos”, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2005
• Clarke, J. Th., “Report on the Investigations at Assos (1881)”, Boston 1882
• Homeros, “İlyada”, Can Yayınları, İstanbul 2007, Çev. Azra Erhat, A. Kadir.
• Leartios, Diogenes, “Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri”, Çev. Candan Şentuna, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2007.
• Arslan, Nurettin - Böhlendorf-Arslan, Beate, "Assos Living in the Rocks", Homer Kitabevi, İstanbul May 2010.




Assos Athena Tapınağı Kalıntıları

Assos Athena Tapınağı Maketi

Assos Antik Tiyatro (Restore edilmiş)

Aterneus Antik Kenti